Ülke kalkınmasının temeli fiziki Altyapıların her alanda gerçekleşmesine dayanıyor.
Fiziki Altyapıdan; Kara ve Demiryollarını, Deniz ve Havalimanlarını, Barajları, Enerji Santrallerini, Köprüleri, Organize Sanayi Bölgelerini, Ticaret Merkezlerini, Eğitim, Sağlık, Adliye Tesislerini, Kanalizasyonlar, Kaldırımlar, İçme ve Kullanma Su Şebekelerini, Telekomünikasyon Merkezlerini, Otoparkları vb. anlıyoruz.
Ülkemizin her yıl gerçekleştirmesi gereken 15 milyar $ tutarında altyapıyı yapamadığı yetkililerce bildiriliyor. Artan nüfusumuz ve rakip ülkelerin altyapı yatırımlarını sürdürdüğü göz önüne alındığında, Türkiye’nin rekabet etme imkanlarının makro planda giderek azaldığını kabul etmek durumunda olduğumuz anlaşılıyor.
Ülkemizde yapılamayan Altyapılardan bir kısmı da Antalya Bölgesinde bulunuyor. Antalya-Alanya Antalya-Kumluca karayolu, Gazipaşa-Kaş havaalanları, Antalya Havaalanı Terminal ve Pistleri, Elektrik Şebeke yenileme yatırımları, Su temin projeleri, Köprülü Kavşaklar, Turizm Tesisleri Sahil Yolu, Düden Projesi, Yat Limanları, Bölgenin turizm gelirini artıracak kongre ve fuar merkezleri, Şehir içi raylı ulaşım sistemi, kaynak yokluğundan yapılamıyor. Bu durum, bölgemizdeki sosyal ve iş hayatını her geçen yıl daha olumsuz yönde etkiliyor, toplum ahengini giderek bozuyor.
Ülkenin kaynakları hükümetlerin başımıza sardığı kara deliklerce sömürülüp yok ediliyor. Kara delikleri kapatma sorumluluğunu hiçbir yetkili üzerine almak istemiyor. Geçici Siyasiler yetkilerini kullanarak durumu idare ediyorlar. Yüksek bazı merciler Özelleştirmenin yapılmaması, Yap-İşlet-Devret modelinin işlememesi, Yabancı sermayenin girmemesi için yasal yetkilerini kullanıyorlar. Siyasi ve idari yetkileri kullananların ve onları paylaşanların ülkenin geriye gidişindeki sorumluluğu hatırlanmıyor.
Bizler, vatandaşlık bilincinden doğan sorumlulukla kendi bölgelerimizde altyapıları gerçekleştirecek maddi kaynakları temin etmenin yasal ve fiili yollarını, bölge parlamenterlerimiz, yöneticilerimiz ve sivil kuruluşlarla el ele vererek bulmalıyız.
Her mevkide yetkileri kullananların aynı derecede, sorumluluklarının da bulunduğu bir gün hatırlanacaktır.
26 Haziran 1996