01 KASIM 2007 PERŞEMBE
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
DIŞ TİCARET MÜSTEŞARLIĞI, VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, GÜMRÜKLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, TODAİE BÜTÇESİ
2. OTURUM.
Sayın Badak.
SADIK BADAK (Antalya) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Başbakan Yardımcılarımız, Sayın Devlet Bakanlarımız, Bütçe ve Plan Komisyonunun değerli üyeleri, kurum ve kuruluşların sayın bürokratları, sayın basın mensupları; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dış Ticaret Müsteşarlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Gümrükler Genel Müdürlüğü ve TODAİE’yle ilgili birkaç hususa temas etmek istiyorum: Efendim, sözlerime başlarken, Dış Ticaret Müsteşarlığını, Sayın Devlet Bakanımızın şahsında, gösterdiği bu yüksek performanstan dolayı kutlamak istiyorum. 2007 yılının 95 milyar dolarlık hedefinin yaklaşık yüzde 10 mertebesinde aşılmış olduğu görülüyor. Bu küçümsenmeyecek, dünya konjonktüründe takip ettiğimiz, göz önüne aldığımız takdirde küçümsenmeyecek bir başarıdır. İthalatın yüksekliği her kesim tarafından görülüyor ve kabul ediliyor, ama hepimiz kabul etmeliyiz ki, ithal edebilmek de bir güç meselesidir. Bize, o malı satan firmalar bizden bunun karşılığını alabileceğini bildikleri için, onun bedelini döviz olarak alabileceklerini bildikleri için bu malı veriyorlar. Biz 1 milyar dolarlık ithalat yapılamadığı yılları da hatırlıyoruz, gücümüz olmadığı için. Bu sebeple, bugün 270 milyar dolarlık bir Türkiye olmasını sağlayan değerli yöneticileri tekrar kutluyorum ve teşekkür ediyorum.
Efendim, ihracatta ve ihracatın geliştirilmesinde devletimiz çok uzun yıllardır teşvik primleri uyguluyor. Bu noktada iki hususu ifade etmek istiyorum: Narenciye ihracatında da mahsup teşvikleri söz konusu. Burada ihracatçının birikmiş 30 trilyon liraya yakın primi var. Bu primin bir defaya mahsus olmak üzere nakit olarak veya banka kredilerine mahsup edilip edilemeyeceği hususunu dikkate sunmak istiyorum. Esasen, bu teşvikler ihracatçıya veriliyor gibi görülüyor ama, ihracata dayalı tarım ürünleri alımlarında tarım satıcısı, tarım arzı yapan kesimler, o teşvik primini bildiklerinden fiyatı biraz yükseltmekteler. Mesela, ihraç edilen Portakal 500 lira yerine 700 liraya mübayaa edilebiliyor. Dolayısıyla, ihracatçı önceden, daha ihraç etmeden üreticiyi finanse etmiş oluyor. Daha sonra bekliyor devletten bu primi almak için. Dolayısıyla, devletin verdiği teşvik primi dolaylı olarak üreticiye gitmiş oluyor. Bu hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
İkinci husus, özellikle Antalya ve Yalova bölgesinde, çoğunlukta olmak üzere, yaş kesme çiçek ihracatı söz konusu. Bir de bunun, son yıllarda, güzel bir gelişme, bir türevi oluştu. Çelenk ihracatı söz konusu. Fotoğrafta görülen çelenkler. Bu sadece bizim ülkemizde, Antalya’da 11 firmanın kendi kendilerine ortaya çıkardıkları bir ürün türü. Rakibimiz, bu konudaki rakiplerimiz İtalya ve Romanya öncelikli olarak. Bu çelenklerin imalatında herhangi bir tarla ürünü önceden teşvik edilen herhangi bir ürün kullanılmıyor. Doğrudan doğruya ormanlarda, Toros dağlarında kendiliğinden yetişen andız, tespih, beyaz şalba, ağaç yosunu gibi 10-12 kalem malzeme ormandaki görevliler vasıtasıyla toplanıyor, ihracatçı firmalar bunları kurdukları depolarda yardımcı personel çalıştırmak suretiyle, yaklaşık 2.000 personel şu anda bu işletmelerde çalışıyor. Bunları ihracata hazırlayıp gönderiyorlar. Fakat, gümrük tarife pozisyonlarında süs amacına uygun çelenkler yer almadığından teşvik alamıyorlar çiçek olmadığı için. Bu çelenklerin ihracatı bu yıl 10 milyon euroya erişmek üzere. Her bakımdan ülke ekonomisine faydalı, tamamen çürüyüp ormanda gidecek malzemeler hem ormana bir katkı yapıyor hem çalıştırdığı personele bir istihdam sağlıyor ve öğrendiğimize göre bu pazar namütenahi açık. Hedef ülkelerde, Avrupa Birliği,. Rusya ve Japonya’da büyük ölçüde pazar bulmuş vaziyette. Ama asıl büyük pazarın Amerika olduğu bildiriliyor. Pazar konusunda teşvik edildikleri takdirde 1 milyar dolara kadar ihracat potansiyelinin olduğu, hammaddenin de bizim ormanlarımızda bulunduğu ifade ediliyor. Bu konuda da desteklerinizi beklemekteyiz. Efendim, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün son yıllardaki başarılı çalışmalarını övünçle izliyoruz. Bu çerçevede, dokuz ilimizde, aynı zamanda müzeler açılmasının çalışmalarının yapıldığını memnuniyetle gördük. Bu iller arasında Antalya’yı görememekten üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Antalya, ülkemizde İstanbul’dan sonra en fazla vakıf mülküne sahip ilimizdir. Ayrıca, turizmde gösterdiği gelişme sebebiyle, müzelerin aynı zamanda bir turizm altyapısı olduğu dikkate alınırsa Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün Antalya’da da birkaç müze kurması yönünde çalışma yapmasını temenni etmekteyim. Karatay Medresesi hemen aklıma geliyor kale içinde, Selçukludan kalma. Keza, Yivli Minare Külliyesi. Yivli Minare Selçukludan günümüze kalan bin yıllık, dünyada eşi olmayan bir tarihî eserdir. Kale içi Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ediliyor. Son derece cazip bir turizm merkezi hâline geliyor. Burada yapılacak, kurulacak bir müzenin, bir vakıf müzesinin hem turizme hem eserlerimizin tanıtılmasına faydalı olabileceği kanaatindeyim.
Efendim, Gümrükler Genel Müdürlüğü ve Gümrük Müsteşarlığı, ülkemizde, devlet hayatımızda son derece önemli bir hizmeti ifa etmekte. Gümrük kapılarında fedakârca çalışan, yüzlerce, binlerce gümrük mensubu var. Fakat, ne yazık ki, zaman zaman, aralarında bulunan ahlaki bazı zafiyete sahip az sayıda kişi sebebiyle, az sayıda görevli sebebiyle, gümrüklerimiz, hoş olmayan idari ve hukuki yaptırımlarla karşı karşıya kalabiliyorlar. Bu konuda hem Sayın Bakanımızın hem önceki dönemdeki Sayın Bakanımızın hassasiyetini sadece biz değil, bütün kamuoyu bilmekte. Bu konu esasen çok uzun yıllardır Gümrük Müsteşarlığını töhmet altında bırakıyor. Antalya’da da gümrük işlemlerinde mevzuat sınırları içindeymiş gibi görünerek işleri zorlaştırmakta olan bazı az sayıda görevlinin olduğu kulağımıza gelmektedir. Sayın Bakanımızın bu konuda alacağı her türlü tedbirin yanında olacağımızı ifade etmek isterim.
Efendim, TODAİE’nin elli beş yıldan bu yana kamu personelinin eğitilmesi amacıyla çok değerli hizmetler yapmakta olduğu ve son yıllarda kamu yönetimi dalında özellikle yüksek lisans eğitimi düzenlemekte olduğu ifade edildi. TÜBİTAK bünyesinde Gebze’de kurulu TÜSSİDE’nin de bazı kamu iktisadi teşebbüslerinin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Badak, tamamlarsanız…
SADIK BADAK (Devamla) – Tamamlıyorum.
…görevlilere ileri yönetim teknikleri verilmek üzere kurulduğunu biliyoruz. Dün yapılan görüşmelerde de TODAİE’nin yaptığı ileri yönetim eğitimleri gibi, devletimizin yeniden yapılanması yönünde çalışmalar yaptığı, e devlet uygulamalarının giderek yaygınlaştırılmakta olduğunu memnuniyetle gördük. Bunlar, ülkemizin, devletimizin elektronik medeniyetine hazırlık için bilgisayar ve bilişim altyapısını ve bunları kullanacak personelin yetiştirilmesi için tedbirlerin alınmakta olduğunu gösteriyor. Burada şunu öğrenmek istiyorum ben: Bu ihtiyaçlar, hep birlikte, girmekte olduğumuz yeni bir medeniyetin hazırlıklarını yapmakta olduğumuzu gösteriyor. Sanayi medeniyetinden elektronik medeniyetine girmekte olduğumuzu kamu ve devlet olarak kabul ettiğimizin bir göstergesi. Her medeniyetin kendine göre ihtiyaçları ortaya çıkıyor. Eşyanın kullanım şeklindeki değişiklikten kaynaklanan insanın yaşam şekli değişiyor ve buna dayalı olarak ihtiyaçları değişiyor. Acaba, bu eğitim kurumlarımızın programlarında, 2020’li, 2030’lı yıllarda toplumumuzun ve devletimizin ihtiyaç duyacağı yeni unsurlar inceleme kapsamına alınıyor mu, alınması düşünülüyor mu, üretim, mülkiyet ve bunların hukukuyla ilgili düşünce ve felsefe temelleri üzerinde inceleme yapılması düşünülüyor mu? Arz etmek isterim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyoruz Sayın Badak’a