Ülkemizde EĞİTİM-SAĞLIK-ADALET alanlarında olumsuzluklar yaşanıyor. Milyonlarca çocuğumuz okula gidiyor fakat büyük çoğunluğu eğitilemiyor. Çocuklar ve yetişkinler yeterli hayvansal gıda alamıyor, dengeli beslenilmiyor, beyinlerimiz yeterince gelişmiyor. 9-10 Yaşındaki çocuklar ve veliler Okul-Kurs-Kolej arasında şaşkın. Hastaneler adeta istila altında. Yöneticiler, doktorlar yorgun ve çaresiz. Tedavi çok pahalı. Hastalar yeterli ve sürekli tedavi edilemediğinden sağlam görünen sağlıksız ve verimsiz vatandaşımıznı sayısı artıyor.
Haksızlığa uğrayıp adliyeye müracaat eden vatandaşlar genellikle sonuç alamıyor. Suçlular ve borçlular güçlü ve cüretkar görünüyor. Emeklilik kurumları yıllardır sarsıntı geçiriyor. Sabit yatırım yapanlar Bürokrasi, Vergi ve Sigorta adaletsizliğiyle başbaşa. Üretmeyenler, yatırım yapmayanlar adeta ödüllendiriliyor.
Ülkemiz komşu ülkelerden sürekli göç alıyor. İller arasında da iç göç artıyor. Buna bağlı olarak şehirlerimizin altyapı ihtiyacı ve sosyal problemleri çoğalıyor. Sanayi ve altyapı yatırımlarında iller arasında dengesizlik sürüyor. Milli gelirin dağılımındaki bozukluk daha artıyor. Milyonlarca vatandaşın yıllık geliri 300/800 $ arasında.
Güneydoğu’da-Kafkasya’da-Balkanlar’da-Ege’de ve Kıbrıs’taki bunalımlarda olumlu bir gidişat yok. Batı komşumuz Ege adalarını iskana açıyor ve Güneydoğu ile Kuzeydoğu komşularımızla savunmada işbirliğini güçlendiriyor. Ülke içinde yurtdışı kaynaklı çeşitli zararlı akımlar gelişme temayülü gösteriyor.
Bürokrasi uzun vadeli düşünmeyi bırakmış, kararsız ve günlük yaşıyor. İdari ve temel mevzuattaki karışıklık artıyor. Mahalli yöneticiler çaresizlik içinde bunalmış. Buna bağlı olarak il ve ilçelerde yeni yatırımlar imkansız hale gelmiş. Yasama – Yürütme – Yargı arasında yetkiler karışmış, esasa ait uygulamalar muntazam olarak yürütülemiyor. Üst yöneticiler arasında uyum yok. Aynı uyumsuzluk mahalli yöneticilere de yansıyor.
Bu tablo karşısında her kesim, mevzuatın ve sistemin bir çırpıda elden geçirilmesinden yana. Ancak kimsede sistemi yeniden düzenleyecek yetki ve güç yok. Bir çaresizlik içinde aylar-yıllar akıyor, sorunlar büyüyor.
Bu olumsuzlukların yanında, öğrenmeye, başarmaya azimli bir halkımız ve idarecilerimiz var. Sayıları az da olsa, her dalda iyi yetişmiş bilim adamlarımız, mühendislerimiz, işadamlarımız, yöneticilerimiz var. Yeniliği benimseyen halkımız geleceğe dönük umudunu muhafaza ediyor.
Bir diğer avantajımız, kanunlarımızın, iş ve meslek adamları ile bütün çalışan SİVİLLERiN, ÜLKEMİZİN GELİŞMESİ, YÖNETİM SİSTEMİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ için çalışmalar yapmasına, kuruluşlar meydana getirmesine izin vermesidir. Böyle ülkelerde sistemi yeniden tanzim edebilen iki kesim bulunuyor. ORDU veya SİVİL KESİM.
ORDU bizim ordumuz, Siyasi partiler bizim partilerimiz. Parlamento bizim, müesseseler bizim, ülke bizim, sistem bizim. Sistemi yeniden tanzim etme görevinin de tüm sivil kesimlere ait olduğu kabul edilmektedir.
Bütün sivil Kurum ve Kuruluşlar, işveren, işçi, Meslek Kuruluşları, Ticaret ve Ziraat Odaları mensupları en alt birimlerden başlayarak sistemi yeniden tanzim etmenin ve adeta DEMOKRASİYİ YENİDEN KURMANIN, sorumluluğunu taşımaktadırlar. Günümüzde değişen ulaşım, haberleşme ve üretim tarzlarına uygun şekilde değişmesi kaçınılmaz olan yönetim anlayışını çok partili demokratik rejim içerisinde yeniden tanzim etmenin sorumluluğu sivil hayatın öncüsü olarak İŞADAMLARI tarafından da paylaşılacaktır.
Sanayici ve işadamlarının, Yöneticiler ve Yönetilenlerle birlikte Odalar, Birlikler ve bütün kesimler arasındaki diyalogu kurarak zaman içinde bu sorumluluğun gereğini yerine getireceğine inanılmaktadır.
21 Ağustos 1995